GÖRSEL SANATLARDA YAPAY ZEKA FIRTINASI...

YAPAY ZEKA BİR ANDA ATOM BOMBASI GİBİ PATLADI VE HAYATIMIZA GİRDİ... 

Görsel sanatlar dünyası artık eskisi gibi olmayacak. Bugüne kadar kavramsal sanat ile birlikte tuval sanatının biteceği iddiası doğrulanamadı fakat Yapay Zeka ile birlikte, tuval ve boya sanatının da sonunun geleceği  apaydınlık gözüküyor. Elbette bugün ün tuval sanatçıları da bulundukları devrin temsilcileri olarak anılacaklar ve sanat tarihine mal olacaklardır. Fakat bugünden sonra yapay zeka giderek görsel sanatları daha fazla içine alarak, birden  egemen olacaktır...

Günümüzde zamanın önemi geçmişten daha çok  biliniyor. Sanatçının artık bir tek sanat eseri için günlerce veya saatlerce uğraşmasına gerek kalmayacak, yapay zeka ile sanatının fikrini üstlenerek, ustalık kısmını yapay zekaya bırakarak, amacına ulaşacaktır. Zaten günümüzde fazlaca asistan kullanarak sanat eseri üreten sanatçılar gibi yapay zekayı kullanan sanatçılar da asistanları olarak yapay zekayı kullanacaklardır...

Görsel sanatçının ustalığı değil ortaya koyduğu fikri, felsefesi ve mesajlarının önemli olduğunun kabul edilmesi ile,  resim sanatının boya kuralları, desen gibi ustalık kısımları göz ardı edilerek, sanatçının yapay zeka ile birlikte ortaya ne koyduğunun eleştirisi yapılacaktır. Yani gerçek olan önümüzdeki bir kaç yıl içinde yapay zeka ile ortaya konulan sanat eserlerinin önemi daha fazla anlaşılarak, eski sistem statüko olarak anılabilecektir :)

Düne kadar dijital sanatın tuval sanatı üzerinde bir etkisinin olmadığının iddiasını yaparken, bugün bir çok sanatçının dijital baskı üzerine boya ile müdahaleler yaptığını ve piyasanın da bunu kabul etmeye başladığını gördük... Dron ile çekilen fotoğrafların üzerlerinin çizilmesi veya boyanması ile de bugün sanat eseri ortaya konuluyor ve koleksiyonerler de bunları kapış kapış alıyorlar... Şunun bilinmesi gerekir, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Bu hayatın her kesiminde olacağı gibi sanatta da gerçekleşmeye başlamıştır...Çağımız farklı, çok farklı bir çağ olmaya başladı. Göbeklli Tepe de ki buluntular ile bugüne kadar  öne sürülen bir takım bilimsel veya efsanevi olayların gerçek olmadığı ve 50 bin yıl öncesinde medeniyetin bulunduğu bir dünyanın olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır...

 Kendi kuşağıma bakıyorum bu güne kadar o kadar çok değişim yaşadım ki, bugün düşündükçe en şanslı bir kuşakta olduğumu anlıyorum. Önemli olan bu değişimlere ayak uydurabilmek ti ve epeyce uyduğumu sanıyorum. Düşünsenize, cep telefonunu bırakın, bir ev telefonu için yıllarca beklemek durumundayken, birden bire cebimizde telefon taşır olduk. Gazete yaparken el ile harfleri dizerdik birden otomatik yapılanmaya girdik ve  teknoloji hızla değişti, artık her isteyenin gazete sahibi olduğu bir dünyada bulduk kendimizi...36 yıl önce Amerika'da haftalık ve aylık gazete yapıyordum bugün ise Internet'te sayısız web sitelerim ile çeşitli yayınlar yapıyorum.. Artık online hayatımız dijitalden sonra yapay zeka ile daha bir ileri seviyeyi buldu ve  bugün yapay zeka ile yaptığım şarkılarım You Tube kanalımda binlerce tıklanıyor, beğeniliyor... Sanatıma yapay zekayı da ekledim ve olağanüstü eserler ortaya çıkıyor. Resimlerimin hamallık kısmını yapay zeka üstleniyor ve verdiğim sanatsal fikirler ile, ortaya çok farklı eserler çıkıyor... Yapay zeka ile artık roman yazmak ta çok kolay olacak: yapay zekaya konuyu yükleyeceksiniz size istediğiniz sayfa romanı işleyerek sunacak ve siz üzerinde istediğiniz değişiklikleri de yaparak romanınızı yayımlayacaksınız :)...Gelecek yakın zamanda, yalnızlığınızı da yapay zeka arkadaşlıklar ile çözebileceksiniz... YAPAY ZEKA BİR ANDA ATOM BOMBASI GİBİ PATLADI VE HAYATIMIZA GİRDİ... ARTIK YAPAY ZEKASIZ BİR DÜNYA OLMAYACAK GİBİ GÖZÜKÜYOR, NE DERSİNİZ, YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. SAYGILARIMLA. YÜCEL DÖNMEZ


YÜCEL DÖNMEZ'İN YAPAY ZEKA ESERLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER...


KAVRAMSAL SANAT BATI SANATINA GÖZ KIRPMA

VEYA 

KAVRAMSAL SANAT ADI ALTINDA BATI SANATINA KÖLE OLMAK MI...

Duygu Yaşam

Ülkemiz sanat piyasasında körüklenmekte olan kavramsal sanat gruplaşmaları ile, sanatçılar arasında da bir ayırımcılığın olduğu açıkça gözlenmektedir. Sanki kavramsal çalıştıklarını öne süren sanatçılar ile, yıllarını sanata vermiş veya daha geleneksel çalışan, düşünen sanatçılar arasında, sanat açısından bir fark varmış gibi…

Oysa gözüken o ki, kavramsal olarak tanımlanan sanatçıların bir çoğu, internetten esinlendikleri fikirleri veya alıntıları kendi eleklerinden geçirerek ortaya koymaktalar ki, bunda da Batı öykünmesinin, açıkça, Batı sanatının takipçisi olma özleminin ağır bastığı gözükmektedir…

Hani sanatta Batı'yı dışlamıyoruz da binlerce yıllık medeniyetlerin göbeğinde yaşayan Anadolu kökenli sanat adaylarının hiç değilse, bize ait kavramsal nitelikleri çağdaş anlamda ortaya koymaları gerekmez mi. Doğrudur sanatın global olduğu da, bakıyorsunuz Batı eski medeniyetlerden yola çıkabiliyor ve bizim geleneksel verilerimizden de faydalanıyor fakat, bizim sanat anlayışımızı Batı kökenli yapmaya uğraşarak sanat ortamını salt Batı'ya kaydırmak isteyen kültür emperyalistleri, ortaya anasız ve babasız bir sanat çıkarma gayreti içinde bocalıyorlar… İşte bu durum ülkemiz sanat ortamında, sanat kesiminin ikiye ayrılmış olmasına yol açtı ve bugün kendilerine kavramsal galeriler diyenler, sadece kavramsal takıldıklarına inanmış olan genç sanatçılar ile yol alırken, kimin neyi nereden alıntı yapmış olduklarına pek aldırış etmiyorlar ki, sürekli Batı'da yapılmış olanların benzerlerini, hatta kopyalarını bile görüyoruz…

MİLYONLARCA GÖRSEL SANATÇI VAR…

Bugün yeryüzünde milyonlarca görsel sanatçı bulunmakta ve bunların içinde ancak doğru düşünen ve doğru felsefe kurarak, yapılması gerekeni bulundukları coğrafyada yapanlar bir adım öne çıkabiliyorlar. Yoksa internet herkesin önünde ve internetten tırtıklamakla sanat oluyorsa, bu şans milyonların da önündedir ve üne kavuşmuş olanlarda, eğer  internet sanatta bir yeniyi ortaya koymak olsaydı, internetten faydalanmış olurlardı… Oysa öyle bir dünya yoktur. Zaman vereceksin ve kapsamlı araştırmalar yapıp bir yerde sanatın inzivasına çekilerek, tüm yapabileceklerini ve düşündüklerini analiz ederek, sonunda varacağın sentezi ortaya koyup, kabul görüp göremeyeceğine tanık olacaksın. Bir Francis Bacon'un, Richter'in, De Kooning'in, Jef Koons'un ve diğerlerinin hangi yollardan geçmiş olduklarını kavrayabildiğinde, sanat yaşamında bir adım ileriye gitmiş olabileceksin…

GÖRSEL SANAT PİYASAMIZDA KÖTÜ NİYET…

Görsel sanat piyasamızda birçok iyinin yanında, kötü niyetlilerin sayıları da küçümsenmeyecek kadar yüksektir. Bun da sanatta yer alan kıskançlıkların ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sanat kıskandırır da. Örneğin bir sanatçı temsil ettiği sanat alanında bir başarı elde etmişse, ya alkışlanmaz ya da alkışlanırken yüzlerde de bir üzüntüye yol açar. Bunu bugüne kadar çok çeşitli şekilde gördük ve görmeye de devam ediyoruz… Elbette ki sanatın başarısını sevinç gözyaşları ile kutlayanlar da ülkemizde çoğunluktadır ve bu kesim genelde sanatla yakında uğraşı içinde olmayanlardır… Ayrıca iyi niyetli kıskançlıklar da vardır ve bu kıskaçlıkta olanlar da açıkça bunu belli ederek, bir yerde sanatı ve sanatçıyı da övmekten geri durmazlar…

Bazen bakıyoruz bir müzayede sitesinde, bir sanatçının eserleri o sanatçıyı temsil etmeyecek derecede düşük gösterilerek, belki de sanatçının piyasasına zarar vermek anlamında uygulanıyor. Bu durumda o müzayede  kuruluşunun da kendi mesleklerinde ne derece etik davrandıklarına odaklanmak gerekiyor: öyle ya sahte eser pazarlıyor mu veya her satılan eserin KDV sini tam olarak vergi dairesine ulaştırıyor mu veya fatura kesmeden  eser satıyor mu? Tüm bunlara odaklandığımız zaman, ortaya sanatçıya olduğu gibi devlete de zarar veren pazarlayıcılar çıkabilir ki, bu vatanperver bir davranış olmaktan çıkar... Bu tür sanat pazarlayanlar er geç hak ettiklerini mutlaka bulacaklardır. Çünkü geçmişte kozmetik piyasasında da internetten pazarlama yapanların sayıları bir hayli yükselmişti ve maliyenin bir anda kestiği cezalar ile,  o piyasadan yüzlercesi kaçarak yok oldu... 

Kavramsal sanatta Batı'dan alıntı örneklerini, www.turkishartmarket.wordpress.com adresinden kapsamlı araştırma yaparak görebilirsiniz. Çünkü bu sitede geçmişten beri bir çok bilgiye, haberlere yer verildi fakat nedense gerçekleri vurguladığı içindir ki, bazı çevreleri tedirgin etmiştir. Ayrıca www.artkritik.com ve www.muzayedekritik.com adreslerinden de, görsel sanatlarımız ,ile ,ilgili önemli araştırma yazılarını okuyabilirsiniz.

muzayedekritik.com

SANAT MÜZAYEDELERİ VE SAHTE ESER ŞAİBELERİ…

Duygu Yaşam

Ülkemizde topluma örnek olması gereken müesseselerin başında sanat gelmekte fakat sanat dünyamız içinde de ehliyetsiz, kötü niyetli insanların olması, sanata bakış açısını da alt seviyelere düşürmektedir…

Şöyle ki, sanatın belli kesimleri etik olarak müthiş bir çaba sarf edip ülkemizin sanat açısından değerlerini korurken, görsel sanatlar piyasası denilen yapılandırma içerisinde yer alan bazı müzayede kuruluşlarının, sahte sanat eseri pazarlama konusundaki şaibeleri pek dikkate almadıkları gözlenmektedir…

Örneğin Fikret Mualla eserleri… Öteden beri bu sanatçının sahte eserlerinin şaibeleri sanat dünyamızda önemli bir yer tutmaktayken, hala bazı müzayede oluşumlarının Fikret Mualla'ya ait olduğu iddia edilen tuval veya kağıt çalışmaları, büyük fiyatlandırma ile müzayedeye koydukları gözükmektedir…

Ölmüş bir sanatçıya ait bir eseri onlarca bin dolara pazarlamaya çalışanlar, önce o eserin sahte olup olmadığını kanıtlamak durumundadırlar… Bakıyorsunuz tertemiz bir arka plan ve dikkatlice biraz da heyecanla çalışılmış fırça darbeleri, sanki yanlış yapmayayım diye dikkatlice davranan birinin çalışması gibi… Şimdi bu resmi pazarlayanlar çıkıp hayır sahte değil diyebilirler. Ve belki de müzayedeye veren şahıs da sahte olup olmadığını iyice araştırmadan elde etmiştir. Fakat ortada bir gerçek var: eğer hakkında şaibeler oluşmuş bir sanatçının eserini onlarca bin dolarlara pazarlıyorsanız, mutlaka karbon test belgesini de sunmak durundasınızdır ki, ne zaman yapılmış olduğu kanıtlanabilsin… Ayrıca eserin yapıldığı kağıt ile ilgili bilgiyi de konunun uzmanı ortaya koyabilir. Hatta kullanılan boyaların kaynağını da… Ancak kanıtlandıktan sonra istenilen fiyata da satılabilir sorun olmaz... 

Medyada Fikret Mualla tabloları ve  sahte resimler konusunda  çıkan  sayısız haber var Oksijen gazetesinde yer alan bir haberin linkine tıklarsanız bu konunun  ne olduğunu biraz daha iyi anlayabileceksiniz: 

https://gazeteoksijen.com/turkiye/dolandiricilik-sanati-16924<br>

TELİF HAKKI GÖZETİLMİYOR…

Müzayede firmalarında yaşayan sanatçılar ile ilgili de telif hakkı gözetilmediği gözükmektedir. Örneğin sanatçıdan bir malikane sahibi eserler almıştır ve o eserlerin bulunduğu mekanda çekim yapacak olan bir film ekibinin, sanatçının izni olmadan sanat eserlerini filmde göstermesi telif hakkları açısında yasal olmamaktadır… İyi de eseri satın alan kişi neden izni vermiyor. Diyebilirsiniz de, eseri satan sanatçı satın alana telif hakkını vermemişse, o eserin ticari bir faaliyette görselinin kullanılması telif hakkı kimdeyse ona aittir ve işin doğrusu da budur. Fakat telif hakkı alınmamış eserler, kültürel ve sanatsal anlamda yayınlarda kullanılabiliyor çünkü ticari amaç olmadığından… 

ALGI MÜZAYEDELERİ İLE DENEYİMSİZ SANAT SEVERLER YANLIŞ YÖNLENDİRİLİYOR.

BİR AY KURS ALAN HOBİCİNİN YAPABİLDİĞİ RESİMLER MÜZAYEDELERDE ALGIYLA BAŞ YAPITLAR OLARAK SUNULUYOR VE DENEYİMSİZ KOLEKSİYONERLER VEYA AL SATÇILAR, PİYASAYI KIZIŞTIRMAK İÇİN, REKABET ORTAMI YARATARAK, EKONOMİNİN ZORDA OLDUĞU ŞU GÜNLERDE,  SANATI YATIRIM ARACI OLARAK GÖREN BİR KESİMİ YANLIŞ YÖNLENDİRİYOR, SANAT PİYASASINI DA İÇİNDEN ÇIKILMAZ HALE GETİRİYORLAR . MÜZAYEDELERİN HEPSİ Mİ BÖYLE DİYE SORARSANIZ, İÇLERİNDE ETİK OLMAYA ÇALIŞAN VE SANAT PİYASASINDA ALGIYI FAZLA KULLANMAYANLAR DA VAR FAKAT BUNLARIN SAYILARI ÇOK AZ DİYEBİLİRİZ.

BUGÜN ÜLKEMİZDE ARTAM GİBİ DENEYİMLİ VE ULUSLARARASI NİTELİĞİ OLAN BİR MÜZAYEDE FİRMASI VAR VE TÜM MÜZAYEDELERİN ARTAM'I ÖRNEK ALMALARI GEREKİR…

Müzayede_Kritik (Sanat piyasası analizi)

Hani bir laf vardır, "At izi it izine karışmış"… Sanki İnstagramda süregiden bazı müzayedeler için kullanılmış bu söz… …. Müzayede ve sözde sanat pazarlamacım konuşuyor, "Bu bir baş yapıttır. Ressam henüz tanınmamıştır var mı 2 yüz bin liranız?"

Pazarladığı esere bakıyorsunuz, fırça ustalığı ile yapılmış bir manzara. Hemen bir pay geliyor 105 bin TL. Vay be diyorsunuz, ne sanatçıymış(!) Satıcım tekrarlıyor,

"Bu eser 160 bin TL'yi görmelidir. Monokrom bir eser aynı rengin tonları ,ile yapılmış. Ve bilmiyor ki sanat uzmanı(!) satıcım, sunduğu resim eski tip bir eser ve belki hediyelik eşya mağazasında bulabileceğiniz nitelikte bir manzara çalışması ki, aynı çalışmaları bugün sanat atölyelerinde kurs gören hobiciler aynı ustalıkla yapabiliyor…

Şimdi bu bahsettiğimiz anlamda satış yapmaya çalıışan müzayedelere bir tavsiyemiz var; hobi ile sanatı öncelikle ayırabilmek için yeterli derecede sanat eğitimi alın! Veya çok okuyun ve çok araştırın… Türk sanat yatırımcısını veya sanat severini yanlış yönlendirmeye kimsenin hakkı yoktur.

Ortaya bir isim çıkarıp o ismin üzerinden algı yaratan ve sanki çok önemli bir sanatçıymış ve yaptıkları büyük paralar edecek bir esermiş gibi sunulmaya çalışılan ve aslında bir hobi çalışmasının ötesinde bir değeri olmayacak olan o çalışmaların, bir de ne gibi bir sanat değeri vardır diye açıklayın deseniz, apışıp kalacaklardır. Çünkü o sanatçıyı, o ismi planlı bir şekilde algı yaratarak piyasaya sundular ve henüz deneyimi olmayan sanat alıp satanları, sanki büyük paralar kazanacaklarmış gibi rekabete soktular… Peki sonrasında ne olacak? O isim nereye kadar gidecek? Bir eleştirmen şimdi yazdığımız gibi sorgulamaya kalktığında ne diyeceksiniz? Diyemeyeceksiniz çünkü diyeceğiniz bir şey yok… Çünkü sunmaya çalıştığınız eser hobinin ötesine geçmemiş…

İnstagram müzayedelerini izliyoruz ve görüyoruz ki, geçtiğimiz sezonda büyük paralara kapış giden bazı isimler, artık popülerliği yitirmeye başlamış… Peki bin tane hikaye anlatarak, "Bu sanatçının bir çok mesleği var, şiir de yazar, sinema ile de uğraşır, çok güzel eserler, alan kazanıyor" denilerek satılan sulu boya eserlere, artık aynı ilgi gösterilmiyor çünkü, o yatırımdan bir sonuç çıkmayacağını sanat piyasasının yeni koleksiyonerleri anlamış durumda…

Etk müzayedeler sanatı korur, sanatçıyı korur ve sanatın gerçek değerini vurgulayarak eser satar ve yatırımlık eserleri alanlar da belli bir zaman sonra kazanırlar… İnstagram müzayedelerinde olduğu gibi bu hafta satın al, önümüzdeki hafta kazancı ile sat. Böyle bir uygulama veya mantık dünyanın hiçbir yerinde yok… Hani sanatçı görsel sanatlara yeni bir şeyler kazandırmıştır ve sanat tarihine girmiştir. O zaman o sanatçı giderek yükselir. Yoksa, durduğu yerde Ahmet bey aldığı için, Mehmet bey de aldığı zaman sanatı yükselecek diye bir şey yoktur. Ancak birileri biraz daha fazla ödeyerek o resme sahip olur veya çok sevmiştir, sanat yatırımını düşünmeden sevdiği esere istenilen fiyatı verir… Eğer ki sanat değeri var deniliyorsa bir sanat eserinin ve o eseri yapan sanatçının, o zaman gerçek analiz ortaya konulur ve o sanatçı da yeniliklere imza attığı ve çok özgün olduğu için giderek yükselir.

GÖRSEL SANATLAR MÜZAYEDELERİ VE YENİ SEZON...


(bir günde ünlü yapılmaya çalışılan bazı isimlerin, görsel sanatlar piyasasını olumsuz yönde etkileyeceği ve yakın zamanda bir çok sanat yatırımcısının da piyasadan çekilebileceği sürpriz olmayacaktır…)

 Duygu Yaşam _Müzayede Kritik) Geçtiğimiz sezon görsel sanatlar müzayedelerinde yeni isimler ortaya çıkarılmış ve garip bir manipülasyon uygulaması ile, o isimler birer duayen sanatçı gibi sunularak, sanat piyasasında olmaması gereken bir sanat sunumu yapılmıştı. Ve hala görüyoruz ki, bazı prestij olduğu sanılan müzayedeler bile o isimlerin üzerine giderek, manipülasyonun boyutunu yükseltmeye çalışıyorlar... Öncelikle bir sanatçının birdenbire piyasaya sokularak yüceltilmesinin bir veya bir kaç nedeni olur ki bu nedenler sanatsal başarının ve sanatçının o güne kadar yaptıklarının analiz edilmesiyle ve uzman eleştirmenlerin o sanatçı hakkında yorumlar yapmasıyla ortaya çıkar... Örneğin sanatçım(!) resim öğretmeni ve bir müzayede firmasının manipülasyonu ile birdenbire piyasaya sokuluyor ve haksız bir rekabet oluşturuluyor. Instagram müzayedelerinde sanatçı çok önemliymiş gibi gösteriliyor…

Instagram müzayedeleri piyasaya sanat borsası gibi çıktı ve yeni sanat yatırımcılarının oluşmasını sağladı. Yeni sanat yatırımcıları, sadece piyasada gözüken ve manipülasyon ile satışı körüklenen bazı isimlerin, sürekli piyasasının artacağına inandırıldı ve de bunun sonucu o sanat değeri koca bir soru işareti gibi duran isimler, darphane gibi para basmaya başladı… Burada kim kazanıyor ve kim kaybediyor diye baktığımızda, ülkemiz görsel sanatlarının giderek sanatsal eleştirilerden uzaklaşarak, bugün borsada suç sayılan manipülasyona odaklandığı gözüküyor…

Yeni sanat yatırımcıları ve de sayıları neredeyse 150 ye yaklaşan müzayede kuruluşları ve Instagram müzayedelerinin, bir an önce gerçek sanata yönelmeleri ve etik sanat tarihçilerinin fikirlerini almaları ve sanat eleştirisine önem vermeleri gerekmektedir.

Görsel sanatların uzmanları, ille de para kazanacağız fikriyle birilerinin sanatı katletmelerine göz yumulmayacağını ve yakın zamanda gerçek eleştiriler ile kimin ne olduğunun ortaya konulabileceğini belirtirken, adları şişirilen sanatçıların ne olduğunun ve neden önemli olduklarının ortaya konulamamasının, piyasayı etkileyeceğine değiniyorlar.

Bugün bir Devrim Erbil bir günde ünlenmedi… Yıllarını sanata verdikten sonra sanatta istenilen noktaya geldiği için piyasası da yükseldi. Görsel sanatlar bir olimpiyat sporu değil ki, kim kronometreyi düşürüyorsa anında ünlü olsun… Birileri bir sanatçının yaptıklarını seviyorlarsa satın alırlar. Fakat, piyasası yükseliyor hemen alıp kazanalım iddiasıyla bir günde ünlü yapılmaya çalışılan bazı isimlerin, görsel sanatlar piyasasını olumsuz yönde etkileyeceği ve yakın zamanda bir çok sanat yatırımcısının da piyasadan çekilebileceği sürpriz olmayacaktır…

Güzel sanatlara girebilen öğrencilerin her birisi, usta birer sanat uygulayıcısıdırlar fakat bu demek değildir ki, sanatta ustalık o insanı başarıya götürür… Görsel sanatlarda yaratıcılık, eserlere mesaj yükleme, belli bir felsefe oluşturma ustalığıdır. Bu yüzden çağdaş kavramsal sanatlar önem kazanmıştır…

Buradan müzayede kurtuluşlarının temsilcilerine, galericilere ve sanatı meslek edinmeye çalışanlara bir mesajımız var; görsel sanatlar konusunu araştırın, okuyun ve ne olduğunu anlamaya çalışın. O zaman sanat piyasasında izler birbirine karışmaz ve her birisi sanatın kültür abidesi gibi ortaya çıkacak olan sanat piyasası temsilcileri ile, ülkemiz görsel sanatları da istenilen noktaya gelebilir…   

MÜZAYEDECİ KARDEŞİM, SAĞLAM BİR SANAT PİYASASI KURULMASI İÇİN SEN DE ÇABANI ORTAYA KOY!!!

SAMİMİ SANAT YATIRIMCISI  VE KOLEKSİYONERLER GÜVEN İSTER...


Ümit Kelam- (Sanat Eleştirmeni)


Instagram müzayedelerinin sayıları yüzün üzerinde gözüküyor ve bu müzayedelerde nedense, aklına esen estiği gibi sanatçı lanse ediyor. Gerçekte bu müzayedelerin müdavimleri al sat yapan diğer müzayedeler veya antika firmaları ve serbest sanat ticareti yapanlar. Buraya kadar normal gözükse de, alıp sattıkları sanat eserlerinden kazanç elde eden bu tüccarların yanı sıra, Instagram müzayedelerinden eser satın alan yeni koleksiyonerler de çoğunlukta. Sanat piyasasına samimi koleksiyon fikri ile adapte olamaya çalışanlar, yapılan yanıltıcı sunumlar sonucunda yanlış yönlendirilerek, gelecekte sanki büyük paralar kazanacaklarına inandırılmaya çalışılıyor.

Buraya kadar da her şey normal gözükebilir de, yani müzayedeci kardeşlerim, sizler kendi aralarınızda al sat yaparak istediğiniz gibi piyasanızı kullanın da, sanat koleksiyonculuğuna veya sanat yatırımı yapmaya henüz soyunmuş olan samimi genç yatırımcıları neden yanıltma durumuna gidiyorsunuz. Bu arada hak edecek sanatçılar kenarda dururken, çok ucuza elde ettiğiniz bazı isimlerin eserlerini yüksek fiyatlar ile satarak çarpık bir sanat piyasası neden oluşturuyorsunuz ki... Sonuçta yine olan bu çarpık geliştirdiğiniz sanat piyasasına olacak ve şapka düşüp kel gözüktüğünde, geçmişte olduğu gibi birçok sanat yatırımcısı ve samimi yeni koleksiyoner, piyasadan çekilecek ve yedikleri kazıkla kalacaklardır. Oysa sağlam bir şekilde dizayn edilecek olan sanat piyasası hem siz satıcılara, hem de bu işe samimi olarak soyunan yatırımcılara ve koleksiyonerlere kazandırdığı gibi, ülkemizin çağdaş sanatta önünün de açılmasını sağlayacaktır...


Bir kere kim hobici, kim amatör ve kimler yüksek sanat yapıyor önce bilmek sonra da bunları birbirinden ayırabilmek önem taşır. Önünüze gelen her sanatla uğraşana HOCAM diye hitap ederek, insanları da gereksiz bir şekilde biyata sürüklemek hiç de hoş değil...

Bu arada bu işe gönül vermiş olan yeni koleksiyonerim ve yeni sanat yatırımcısı; önce yatırım yaptığınız sanatçının biyografisine bir göz atın. Bu da yetmez ve o sanatçı hakkında neden önemli olduğunu kaleme almış olan yazarları arayın. Böyle bir eleştiri almamış olan sanatçı amatör kesimdedir ve daha kendisini kanıtlamamıştır. Sonra araştırma yaptığınız sanatçının yurt içinde nerelere girmiş olduğunu ve yurt dışından ne gibi önemli yerlerde adının geçmiş olduğuna bakın. Çünkü yüksek sanat yapan ülkemiz sanatçısının, mutlaka yurt dışında da bir kariyeri vardır ve gelecekte hakkında araştırma yapıldığında, yurt dışındaki başarıları dikkate alınacaktır.

Bakıyorsunuz müzayedecim anlatıyor, "çok önemli bir sanatçı bakın buradan da bir portre görüyorum. Portreyi farklı yorumlayan bir sanatçı" derken, acaba o sanatçının yaptıklarının amatör bir çalışmanın ötesine geçmediğini hiç düşünüyor mu? 50x60 cm ebadındaki bir resminin 30 veya 40 bin TL etmeyeceğini kendisi de bildiği halde neden o fiyatlara veya üzerinde satmak için çaba gösteriyor ki..


Müzayedecim başka bir sanatçıyı anlatıyor, "Efendim bu sanatçı çok yönlüdür, bakın şu işle de uğraşıyor, bu işle de uğraşıyor , fotoğrafta çekiyor, şiirle de uğraşıyor" derken acaba hiç düşünüyor mu ki, ülkemizde milyonlarca insan belki o sunmaya çalıştığı isim gibi anlattığı şeylerle uğraşıyor. Sunulan esere(!) bakıyorsunuz, hakıında sanatsal açıdan 3 satır bile yazılacak önemi yok... Hani alaylı olmasına bir şey demeyeceğiz eğer ki ortaya bir yetenek koymuş olsa, fakat yok.

Öte tarafta genç sanatçım kafasını yoruyor, yeteneğinin en son noktasına kadar uğraşıyor fakat yaptıklarını anlayabilecek ve sunumunu sanatsal açıdan yapabilecek bir satıcı karşısında bulamadığı için, şaşkın bir şekilde sanatını sürdürmeye çalışıyor. Oysa bu müzayedelerde genç sanatçıları belli oranda desteklemek ve geleceğe hazırlanmalarını sağlamak gerekir, fazla şımartmadan. Çünkü geçmişteki büyük sanatçılar örneğin Dali, " Görsel sanatçı 8 yılda yetişmez, yıllarını verdikten sonra kendisini ve sanatının gideceği yeri bulur" demişse bunun bir anlamı olmalı…

Müzayede Sıralaması

Ümit Kelam

Sanat eseri pazarlayan müzayedeler kendi fiyatlandırmaları ile sanatçılara sözde değer biçerken, müzayedelerin de bir derecelendirme kritiği açısından ele alınmaları gerektiğini mutlaka düşünüyordurlar. Bu bölümde, ülkemizde giderek artan müzayede kuruluşlarını, verdikleri hizmete, sanatçıya olan saygılarına ve ülkemiz sanatının önünün açılması açısından yaptıkları çabaya göre değerlendireceğiz. Bizim değerlendirmemiz elbette ki gerçekçi bir pencereden olacaktır.

Rafi Portakal ile başlayan sanat ve antika eserler müzayedesi, günümüzde en prestijli firma olarak gözüken Artam ile belli bir standart yakaladı. Yalnız yakalanan standart hala uluslararası standartların çok uzağında. Bir ülkede çağdaş sanatın değerlendirilmesi o ülkenin sanatsal açıdan da prestijidir. Çünkü çağdaş sanatlarda yüksek sanat anlayışı ile gözüken ülkelerde, ekonomi de iyi olur, toplum yapısı da güçlüdür ve bu yüzden de sanat ile uğraşan özel veya resmi kurumlar sanata gereken desteği sağlayarak, ülkenin sanatta önünün açılmasını sağlamaya çalışırlar. Bu yapılırken de, sanatçılar arasında, ülkenin sanat ortamında bir denge oluşturulur.İyi bir müzayede kuruluşu önce sanatçıya saygılı olmalıdır çünkü sanatçı olmasa sanat eseri satan müzayedeler de olmazdı. Bu yüzden sanatçıların müzayede kuruluşlarından istekleri nelerdir bu iyice bilinmeli ve uygulanmalıdır. Şimdiye kadar gördüğümüz aksaklıklar arasında, bazı müzayede firmalarının sanatçılar ile diyalog kurmaktan çekindikleri olmuştur. Müzayedelere sanat eseri verenler iyice bilinmeli ve sanatçıya zarar verecek oluşumlardan kaçınılmalıdır. Yoksa geçmişte olduğu gibi sanat piyasasında alım ve satımlara olan güven sarsılabilir ve bu durumdan da sanatçılar kadar müzayede firmaları, galeriler de etkilenir.Ülkelerin sanat piyasalarında öncelikli olarak galeriler vardır çünkü galerilerden piyasaya yayılan sanat eserleri müzayedelere çıkabilir. Oysa ülkemizde, sanki sanat eserleri sadece müzayedelerde satılırmış gibi bir anlayış yerleşmiş ve bu yanlış anlayış nedeniyle de galeri müessesesi zarar görmüştür. Müzayedeler galeriler ile sanat eseri satış fiyatlarında bir denge kurmalıdır. Bu dengenin bugün kurulmamış olduğunu görüyoruz ve bu durum da, yeni koleksiyoncuların sanata yatırıma ciddi anlamda yönelmelerini önlemektedir. Ayrıca müzayedelerde gözümüze çarpan bir olumsuzluk da çok kalitesiz sanat eserlerinin piyasaya sunulmasıdır. Piyasaya sunulan sanat eserlerinin kısa okumaları da müzayede sanatçı tanıtımlarında yer alabilirse, sanata heveslenen ve yatırım yapanlar da neyi nasıl aldıklarının bilincine varabileceklerdir.

ETİK DAVRANMAYAN SANATÇILAR

Müzayedeler hata yapıyor da sanatçılar tümüyle dürüst mü? Hiç de değil çünkü, sanat piyasasında sanata yatırım yapanlar ve alıp satarak kısa zamanda kazanç sağlayanlar, para gelsin de nasıl gelirse gelsin mantığıyla hareket ederken, bazı sanatçılar da bu mantığa çanak tutmakta ve pstadan (!) kendi paylarını almaktadırlar. Bu durumda birileri haksız kazanç elde ederken, kaybeden ülkenin görsel sanatlar piyasası oluyor ve ülkemiz dünya sanat platformuna bir türlü adım atamıyor...

Öncelikle bir sanatçıyı piyasaya lanse ediyorsa bir galeri veya müzayedeler, o sanatçı hakkında hiç değilse bir kaç sayfa sanata ne gibi bir katkı yaptıklarını, veya neden önemli olduklarını sanatsal ve etik açıdan ortaya koyarak, bu sanatçımız işte bu nedenlerden dolayı önemlidir demililer...

Son zamanlarda bakıyoruz zaten kopğya işler yapan bir sanatçının fiyatları şişirilirken, aynı sanatçıya rakip olarak başka isimler ortaya çıkabiliyor ve burada iyasanın aklı karışabiliyor... İnstigram müzayedelerinde boy gösteren bazı isimler giderek ayyuka çıkarılırken, samimi olarak eser toplayan ve geleceğe yatırım yaptıklarını sanan koleksiyoncular ise, kaybedenler bölümüne adlarını yazdırmış oluyorlar...

Yaptıklarıyla, bugüne kadar elde etmiş oldukları başarılarıyla ve almış oldukları olumlu eleştiriler ile sanatını yapanlara karşı, neden bu müzayedeler veya bazı galeriler gereken önemi vererek, bu yüksek sanat yapanların arkasında durmuyorlar...Bir müzayedeci şunu itiraf ediyor, "Zamanım olmadığı için kim kimdir ve ne yapar araştıramıyorum". Tamam da senin vaktin yoksa para kazandığın işine bir uzman katarak, bu durumu telafi eder ve sanat piyasasına yüzün ak olarak çıkarsın, çok mu zor bu? Denildiği zaman ise, sanat satıcım (!) böyle alengirli durumlar için para kaybetmek istemediğini ve varsa yoksa amacının ceplerini para doldurmak olduğunu ortaya koymuş oluyor... Fakültelerden her yıl bir çok sanat tarihi eğitimi alanlar mezun oluyor ve bu mezunlara sayıları yüzü geçmiş olan müzayedeler iş verebilirler ve sanat piyasası da biraz düzene girmiş olur... Hiç değilse bu genç sanat tarihçiler ile sanat piyasamız kopyacılardan kurtulur ve gerçekten sanatını yapanlar da sorunlar ile karşılaşmaz.

Şu anda ülkemizde görsel sanatlar piyasası sanat severlere yüzde 90 dekoratif ve sanat açısından bir değer ortaya koymayan eserler(!) sunuyorlar...

Genç sanat yatırımcıları ve genç koleksiyonerler biraz daha araştırmacı olarak piyasayı takip edebiliyorlar ve giderek bu genç koleksiyonerler vasıtası ile sanat piyasamız düzene girecek ve sanatçılar da hak ettikleri şekilde temsil edilebileceklerdir...

SANATÇININ SANAT YETERLİĞİNİ BELGELER ORTAYA KOYAR. BELGESİZ SANATÇI HENÜZ AĞAÇTAKİ HAM MEYVE GİBİDİR.

Ünlü İspanyol Sanat Yazarı Nilo Casares, Yücel Dönmez sanatı ile ilgili yazdığı kitap için, İstanbul'a gelerek biir dizi araştırma yaptı. Fotoğrafta Nilo Casares, Elgiz müzesi koleksiyonunda bulunan Yücel Dönmez eserini incelerken.

YÜCEL DÖNMEZ İLE İLGİLİ KISA BİR HATIRLATMA.

Canan Korkmaz(ArtCriticChicago)

Sanatçının ürettiği eserlerini köklü bir felsefeye dayandırarak, açılımını da o anlamda yapabilmesi oldukça önemlidir.

İşte Dönmez her yaptığı seriyle nasıl ki Amerika ve Avrupa'dan ilgi görebiliyorsa, ülkemizin yeni kuşak koleksiyoncuları da, sanatçıyı keşfettiklerinde hayretlerini belirtmeden edemiyorlar. Çünkü Yücel Dönmez bugüne kadar yapmış olduğu sanat çalışmalarıyla, görsel sanatlarda dünya ilklerinde imza attığı gibi ülkemizin çağdaş, kavramsal sanatının da Türk asıllı bir sanatçı olarak ilklerindendir: ülkemizde ilk defa Land Art yapmış olan sanatçı, 1968 ilk Kar resmi denemesiyle(Erzurum Palandöken), Doğa Düzenlemesi etkinliği ile, 1974 Kaçkar Dağlarının Altıparmak bölgesi Kuartat Vadisinde 11 kaya heykel çalışmasıyla, hem ilk Land Art'ı hem de belki de dünyada adını koyarak ilk enstelasyon çalışmasını yaptı. (Dünyada kapsamlı bir enstelasyon etkinliğinin 1974 yılından önce yapılmış olduğunu saptayamadık, varsa bilen bize yazsın yayınlayalım)...

Sanatçıya sorduğumuzda, Türkiye'de görsel sanatların tamamen amatörce yönetildiğini ve nedense sanata değil de algıya önem verildiğini belirtiyor. Verdiği bir örnek ise çok ilginç, "New York Times dünyada görülmesi gereken 52 yer arasında İstanbul Modern'in yeni binasını gösterdi. Sayın Eczacıbaşı, çok önemli bir olay olarak gördüğü için kıvançla Instagram'da paylaştı. Oysa gözüken hiçte öyle değil, kusura bakmasın içinde kopya işler yapan sanatçıların olması İstanbul Modern'in ancak binası ile dikkate alınmasını sağlamış. Hani dünya çapında özgün sanatçılar diyerek bir paylaşım yapmamış... Fahrünisa Zeyd ve Erol Akyavaş'ın müzede olduğundan bahsetmiş gazete. Elbette ki bu iki isim de yaşadıkları dönemde önemli işler yaptılar ve çevreleri tarafından da desteklendikleri için, bu dünyadan göçtükten sonra eserleri değerlendi çünkü talep oluştu, Fahrünisa'nın Londra'da Tate sergisinin açılması için müzeye acaba ne kadar bağış yapıldı. Burada hatırlanması gereken ince bir detay var, bugün sanatta bulundukları ülkede önemli kabul edilmek ayrı şey, dünya görsel sanatlarında ilklere imza attığı için değerlendirilmiş olmak başka. Sayın Eczacıbaşı acaba Merhum avukat Münci İnci'den benim dosyalarımı alıp  müzeye sunduğu zaman heyecanlanan, müzenin 4 küratöründen biri olan Haşim Nur GüNEl heyecanla telefon açarak, atölyeme geleceklerini belirtti fakat sonradan gelen duyumlara göre, diğer küratörlerle birlikte nasıl bir sonuca vardılar da, hiçbir haber gelmedi. Fakat saçma sapan bir mektup aldım ve yaptıkları hatayı bir türlü ne kendileri anlayabildi ne de işin içinden çıkabildiler. Elbette ki sonrasında bir eleştiri yağmurum oldu ve ondan da rahatsız oldukları halde hatalarını düzeltme yoluna gitmediler... Bu konuyu olduğu gibi detaylarıyla sayın Eczacıbaşı öğrenmek isterse, kendisine sunarım ve o zaman ne gibi bir oyunun içinde bulunduğunu da anlamış olur... Konuyu Sayın Yahşi Baraz'da çok iyi biliyor ve öyle bir hata yaptılar ki sonradan, dava açmaya bile tenezzül etmedim. Çünkü Yücel Dönmez tek başına İstanbul Modern'in de üzerinde bir sanatçıdır ve bunu Avrupalı sanat uzmanları da tescil ettiler. Nasıl mı, öğrenmek isterlerse gönderirim belgeleri ve biliyorum ki o zaman utanacaklardır..."

İşte Dönmez'in düşündüklerini açık kalplilikle ortaya koyduğu cümleler ve bu cümlelerden anlıyoruz ki, görsel sanatlar piyasası, yani ülkemde sanatın değerlendirilmesi, amatörce koca bir ormanda ölümcül bir bataklığa saplanmış gibidir. Nasıl mı çıkar bu bataklıktan, görsel sanatlar piyasası her temsilcisi ile, manipülasyonu, algıyla sanatçı yaratılmasını ve kopyacılığı göklere çıkarmayı elinin tersiyle itebilirse. O zaman sanatçılar da okul bitirdikten sonra ilk yaptıklarıyla satış yapmak için koşturmazlar ve sanat tarihine kalabilmenin sırlarını keşfetmeye soyunurlar. Görsel sanatlarda kolaycılık ülkede sanatın geriye gitmesine neden olduğu için bugüne kadar bir mesafe elde edilemedi.

TÜRKİYE'DE SANAT MÜZAYEDESİ MÜŞTERİLERİ GENELLİKLE AL-SATÇILAR.

Müzayedekritik.com

Sanat müzayedeleri nedense bizim ülkemizde, diğer ülkelerdeki sanat müzayedeleri sisteminden ayrı yürüyor. Hani nasıl ki ekonomimizin dünyada bir modeli yoksa, sanat müzayedeleri de sanki o açıdan odaklanmış gibi, kendine özgü bir sistem kurmuş, oradan yürüyor.
Peki müzayede sistemimiz neden doğru kurulmamış diye düşündüğümüzde karşımıza iki tip sanat alıcısı çıkıyor; bir kısım sanat koleksiyonerleri ve sanat yatırımcıları geleceğe dönük düşündüklerinde, müzayedelerde şişirilen eserlerin aslında geleceğe de aynı değerde ilerleyebileceği konusunda şüphe içindedirler ve bu yüzden dikkatli davranarak daha çok  galerilerden alış veriş etmeye karar veriyor ve yaptıkları global araştırmadan sonra daha sağlıklı karar verebilecekleri düşüncesini taşıyorlar ki bu çok doğru bir karardır. Öyle ya bugün müzayedelerde algı yaratılarak şişirilen bazı eserlerin gerçek mi yoksa kopya mı konusu da ayrı bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Oysa galerilerden yaşayan sanatçıların eserlerini kovalayan koleksiyonerler daha garantili karar verdiklerini düşünerek, bir sanatçının galeri ve müzayede fiyatlarının farklı olmasını da kafalarına takmıyorlar çünkü müzayedelerde biliyorlar ki, bazı sanatçılar algı için şişirilirken bazı sanatçıların ise ne kariyerleri ve ne de sanat değerleri göz önüne alınmadan rastgele fiyat biçiliyor. Fiyatı biçenlerin ise gerçek ekspert olmaktan çok uzak oldukları da bilinen bir gerçektir.  İşte bu yüzden müzayedeler ile sanatçılar ve galeriler arasında bir uyuşmazlık vardır ve bu çeşitli sıkıntılara da yol açmaktadır.

SANATI DEĞERLENDİRENİN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER

Bir sanat eserinin değerlendirilmesi, bir malı alıp biraz kazanç ile satmayı düşünen sıradan tüccarların düşündüğü gibi olmamalıdır. Sanat eseri, sanatçısının kariyeri, nerelere girmiş olduğu ve bugüne kadar neler yaptıkları ile ilgilidir ve bu gerçek göz önüne alınmasa da mutlaka gelecekte su yüzüne çıkarak, doğru karar vermiş olanları güldürürken, yanlışa düşenlerin ise kendilerini sorgulamalarına yol açacaktır ve bunun bugüne kadar sayısız örnekleri de mevcuttur...

GERÇEK KOLEKSİYONCU VE GERÇEK SANAT YATIRIMCISI MUTLAKA GALERİLERE YÖNELMELİDİR.

Müzayede Kritik sitesi olarak tavsiyemiz şudur; mutlaka alacağınız eserin sanatçısını ve bugüne kadar ki durumunu iyice araştırın ve sadece al-satçılar gibi gözü kapalı karar vermeyin ki piyasa yanlış yönelmesin... Mantıklı karar vermeyi ön planda tutan sanat yatırımcısı, yatırım yapacağı sanatçıyı iyi araştırır ve algı yaratmak için mi yoksa gerçek sanat adına mı pazarlanmaya çalışıldığını anlayabilir. Bir bakıyorsunuz herhangi bir müzayede de bugüne kadar sanat adına önemli bir şey ortaya koymamış bir sanatçının fiyatı anormal biçimde yükseltilirken, diğer yandan uluslararası piyasada da kendine yer edinmiş, sanatından bahsettirmiş önemli bir sanatçının eserlerini müzayedeye vermek isteyenlere düşük fiyattan konulabileceği söyleniyor. Yani sanat eseri doğru değerlendirmeden çok uzak olarak pazarlanmaya çalışılıyor ki bu hem sanatımızın uluslararası piyasaya açılması açısından hem de sanatçı açısından kabul edilemeyecek bir durumdur. Çünkü sanat piyasası sebze pazarı gibi değil ki herkes kafasına göre değerlendirsin... Daha önceleri de üzerine bastırarak telafuz ettik, borsada nasıl ki manipülasyon suç ise sanat pazarında da belirgin olarak göze çarpan manipülasyon suç olmalıdır. Belirgin olarak göze çarpma konusunu ise gerçek ekspertizler ortaya koyabilir ve bu konunun formülü de bellidir. Gerçek bir sanat uzmanı bu formüle sahiptir ve istenildiğinde gerçek değerlendirme yapabilir... 

 SANAT PİYASASINDA BOY GÖSTEREN MÜZAYEDELERİN, SANAT TARİHÇİ, SANAT YÖNETİCİSİ VE GÜZEL SANATLAR MEZUNU ELEMANLARI BÜNYESİNDE BULUNDURMASI KANUN İLE SABİTLENMELİDİR.

Nasıl ki emlak satanlar ehliyetsiz  iş yapamıyorsa, sanat satan müzayedeler de kriterlere  sokulmalıdır...

Profesyonel iş dallarında  faaliyet gösteren firmalar nasıl ki, konuları ile ilgili uzmanlar bulundurmak durumundaysa, güzel sanatlar gibi yüksek sanat  üzerine iş yapılan bir firmada da, mutlaka konuyla ilgili uzman kadronun bulunması gerekmektedir. Öyle ya, sürekli sanat eseri satan ve ülkenin en önemli sanatçılarının eserlerinin satışı için çabalayan bir iş yerinin de, uzman bir kadro bulundurması gerekir ki, pazar yerindeki manav tezgahından bir farkı olabilsin... Bu konuda ülkemizdeki galeriler bir sorun oluşturmuyor çünkü, galeri sanatçıyla veya sanatçının temsilcisiyle bire bir iletişim içindedir ve karşılıklı bir anlaşma sürdürürler. Oysa müzayede kuruluşları, sanatçının haberi olmadan herhangi bir eserini ikinci el satmak isteyenden alır ve pazarlar. Pazarlarken de nedense, sanatçının kim olduğu, ne konumda bulunduğu ve sanatının  sanat açısından ne değer taşıdığı veya  o sanatçının çalıştığı galerideki piyasasının ne olduğu gözetilmeden, ele geçirilen sanat eseri, çoğu zaman eseri satmak isteyenin değil, müzayede firmasının ilgilisi tarafından değerlendirilir ve  eseri satana pek şans bırakmadan satışa konulur. Buradaki amaç, düşük fiyattan eseri satışa koyup artmasını sağlayabilmek veya eseri satışa konulan fiyattan elden çıkararak aradan komisyon almak. Bu durumda müzayede firması, sadece alacağı komisyona kilitlenmekte ve sanatçıya herhangi bir zarar gelir mi diye de kafa yormamaktadır...

SANATÇI OLMASA MÜZAYEDE FİRMASI DA OLMAZ Kİ.

Ticari piyasadaki etik kurallar konusu nedense bu konuda pek gözetilmiyor. Çünkü çoğu müzayede firması, sanatçılar üzerinden para kazandığının ya farkında değil veya umursamıyor. Böyle olunca da sanatçılar ile müzayede firmaları arasında  sürekli rahatsızlıklar ortaya çıkmakta ve bu şekilde ülkemizde görsel sanatlar açısından bir türlü kurulamayan sanat piyasası, çarpıklıklar içinde bocalamaktadır. Belki de bir görsel sanatçılar odasının bulunmaması buna neden oluyor. Bir oda kurulabilirse, görsel sanatçıların sorunları da daha aza inebilir. O durumda örneğin müzayede firması kuracak olanlardan, gerekli belgeler de istenebilir ve konuyla  resmi ilgisi bulunmayanlar ise ehliyetsizce müzayedecilik yapmaktan men edilebilir. 

Günümüzde emlakçılık yapmak için bile ehliyet istenirken, sanat eseri satan bir firmadan neden istenmesin ki... Sanat bu kadar mı değersiz görülüyor. Acaba başka ülkelerde de durum bizdeki gibi mi? Hiç sanmıyorum.  Amerika'da her eyaletin müzayede kanunu ayrı özellikler gösterir. Müzayedeler Amerikan müzayede denetçileri tarafından kara para aklama konusunda da  takiptedir. Müzayede evlerinde çalışanların genelde lisans almış olmaları gerekmektedir.



EHLİYETSİZCE MÜZAYEDE YAPMAK.

Sanatçıya saygısı olmayan müzayedecinin, sanat yatırımcısına da bir faydası olamaz

Duygu Yaşam- MüzayedeKritik-(Özel)

Gün geçmiyor ki yeni bir müzayede duymayalım. Sanat satıcılığının çok kolay para kazanmak olduğuna inanmaktan olsa, elinde biraz sanat eseri olan ve bir takım sanat yapanları da tanıyan herhangi biri, müzayede web sitesi pazarlayan şirketlerden aldığı hizmetle, bakıyorsunuz, online sanat müzayede firması olarak ortaya çıkmış.
Türkiye'de bu işi hakkıyla yapan  tek müzayede firması Artam'ın yanı sıra, bir kaç firma daha ciddi müzayedecilik yapabilmek için çaba harcıyor. 
Elinde sanat eseri olan birilerinden müzayede de değerlendirmek için eser kabul eden bazı müzayede kuruluşları, kendilerine verilen  sanat eserlerinin bazılarına çok düşük, bazı eserlere de gereğinden çok fazla fiyat koyarak satmaya çalışıyorlar ki, bu durum bir çok sanatçının da galeri piyasasını etkilemekte ve sanatçıya zarar vermektedir. Bu tür üçüncü sınıf müzayede firmalarının satış listelerine baktığımız zaman, bazı isimler üzerinden algı yaratılmaya çalışıldığını da görüyoruz.

SANAT BORSASINDA MANİPÜLASYON SUÇ DEĞİL Mİ? 

Son zamanlarda borsada yapılan manipülasyon konusunda ülkemizde çığlıklar atılırken, sanat borsası sayılan müzayedecilik konusunda yapılan manipülasyonun, neden dikkatten kaçtığı da büyük bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır.  Sanat müzayedeciliği de sanat eserlerinin borsası olarak görülebilir çünkü,  online müzayede yapan firmaların sayıları neredeyse borsadaki şirketlerin sayısına ulaşmıştır. Sonuçta sanat eserine yatırımı düşünerek müzayedelerden eser satın alanalar da, aynen borsada olduğu gibi, fiyat artışından para kazanacaklarını düşünürler.  Fakat ehliyetsiz ve sorumsuz müzayedecilik örneği ortaya koyarak, değeri olan sanatı ve sanatçıyı düşük, bazı sanatçıları da yüksek gösterme çabasında olan müzayedecinin, aynen borsadaki manipülasyon gibi bir aldatmacayı körüklediği de gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır...

MÜZAYEDELERDEN ESER ALANLAR DİKKATLİ OLMALIDIR...
    
Burada  ilk sorumluluk, müzayedelerden eser satın alanlara düşüyor, mutlaka çok iyi araştırmadan, müzayedelerden yatırım anlamında eser almamalıdırlar. Çünkü bir eseri seversin ve alırsın sorun değil de, yatırım amaçlı olarak alıyorsan, o eserin sanatçısının ne durumda olduğunu ve sanata ne katkı yaptığını,  en azından lokal sanatta ne gibi bir çığır açmış olduğunu da bilmek durumundasın.  Bakıyorsun sanatçım hala eskinin unutulmuş ve artık dünya piyasasında yeni kuşak sanatçılar tarafından yapılmayan ve sanat tarihinin bir köşesinde kalmış olan sanatı, bugünün  sanatı olarak sunuyor. Ve artık görsel sanatların bir ustalık olmadığını, sanat olması için, poster anlamından uzaklaşmış olması gerektiğini algılamamış. Diğer yandan bazı sanatçım Richter, De Kooning gibi, Jackson Pollock veya Andy Warhol gibi sanat yapmaya soyunuyor ve nedense ülkemizde  görsel sanatlar, albenisi olan ve bazı ustaları çağrıştıran eserlerle sanki daha fazla değer buluyor. Oysa görsel sanatlar artık Andy Warhol gibi Pop Art yapmak değil onun yaptıklarını üç adım öteye taşıyabilmek olmalıdır. Veya sanat, mesajı, felsefesi ve sanatçısının kişiliğiyle bağdaşabilen bir özellik ortaya koyabilmek olarak anlamlandırılmalıdır. İşte ülkemizin çağdaş sanatta önünün açılabilmesi de, sanatın doğru bir şekilde pazarlanmasının yanından geçer. Siz poster değeri olan sanatı ön planda tutar ve ehliyetsiz müzayedeler vasıtasıyla, değerli sanatçıları düşük gösterir, değersiz olanı manipülasyon yaparak  uzaya çıkarırsanız bir gün alanın da elinde patlar. Yani bugün şişirilen bazı sanatçıların, yarınlarda çok daha ileriye  ulaşabilecekleri düşüncesinin doğru olmadığını bilmek gerekir. Bugün manipülasyon ile şişirilen bazı isimler, yarınlarda ülkemizde gerçek eleştirmenlerin ortaya çıkması ile gazı tükenmiş balon gibi yere çakılırken, elbette ki gerçek anlamda sanat yapmış olanlar da bir Van Gogh misali, sanat piyasasının göbeğinde yer alarak, yatırımcısının da yüzünü güldürecektir...  
Bu arada, Kapıkule'nin dışını da unutmamak gerekir... Ülkemizde sanat yapanlardan kimlerin Kapıkule dışında değer bulmuş olduklarını ve buldukları değerin kaç yıldız olabildiğini de iyice araştırmak gerekir. 

ÖRNEĞİN PARİS'TE YAŞAMAKLA SANATÇI OLUNMUYOR, EĞER Kİ PARİS'TE ADINDAN BAHSETTİRMEMİŞSEN...

Geçmişte olduğu gibi, örneğin Paris'te yaşayan bazı sanatçıların çok önemli sanat yaptıkları yanlışının da körüklenmemesi gerekir. Sanatçım Paris'te sanat yapmış ta nerelere girebilmiş, hangi literatürlerde yer almış veya hakkında nerelerde ne yayınlar yapılmış. Tüm bunlar  sağlam bir değere varabilmek için irdelenmelidir. Yok efendim bizim ülkemizde görsel sanatlar, Türkiye'ye özgü dünya üzerinde örneği olmayan bir şekilde değerlendirilir doğrusu da budur derseniz, bugün olduğu gibi çok yanılırsınız... Yurt dışında sanat yapmakla, yurt dışında yaptığı sanatla bir yerlere girebilmiş olmak çok farklı şeyler... Yurt dışında bir müzeye sanat eseri hediye etmiş olmakla, yurt dışında bir müzede eserinin sergilenmiş olması ayrı şeylerdir. Yurt dışında adından söz ettirmekle, kim tarafından adından söz ettirmiş olmak da ayrı şeylerdir ve bu konular mutlaka çok yönlü olarak değerlendirilmeli ki, doğruya ulaşılabilsin. 

 


SANATA KATKI YAPMAMIŞ OLAN GÖRSEL SANATÇININ DEĞERİ, ÖLDÜKTEN SONRA DA YÜKSELMEZ...

 Ülkemizde bence yanlış olan bir inanış var ve  sanat piyasasını takip edenlerin çoğu da bu inanışı nedense kabul ederler; "sanatçının ölümüyle, eserlerinin değeri yükselir" oysa bu yanlıştır. Sanatçı sanata  önce bulunduğu ülkede, coğrafyada ve dünya görsel sanatlarında bir katkı sağlamışsa, öldükten sonra artık üretemeyeceği için, fiyat açısından oldukça değerlenir. Çünkü her sanatçının belli sayıda sanat eseri üretme yeteneği vardır. Bu konuda en çok üretenlerden birinin Picasso olduğu bilinir.

PİCASSO TÜM YAŞAMINDA 50 BİN PARÇA SANAT ESERİ ÜRETTİ.

Yabancı kaynakların belirttiğine göre, Picasso tüm yaşamında resim,desen, heykel, seramik ve özgün baskılar olarak 50 bin parça sanat eseri üretti. 

Dünya sanatına mal olmuş olan Picasso'nun bu üretimi yine de tüm dünya sanat piyasasına yeterli olmadığı içindir ki bugün eserleri milyonlarca dolar ediyor. Tüm sanatçılar için durum aynıdır. Eğer ki sanatçı dünya sanatına en ufak bir katkı sağlamışsa, değeri yaşarken de giderek yükselir ve öldükten sonra da tavan yapar. Bu katkıyı şöyle açılayabiliriz; sanatçı dünya görsel sanatlarına yaptığı ilkler ile önem taşır ayrıca çeşitli sanat akımlarına yapmış olduğu kathılar da sanatçının sanatsan değerini yükseltir. Burada sanatçının belli yetenekleri ve yaşamı boyunca kabul edildiği yerler, hakkında çıkan yayınlar, açtığı sergiler ve müze ilişkileri (Müze denildiği zaman ülkemizdeki müzeleri değil, gerçek sanat müzelerini kastediyoruz). Gerçek sanat müzeleri, tüm dünyanın kabul ettiği değerli sanatçıların eserlerini barındıran ve dünya sanat tarihini temsil eden müzelerdir.

SANATÇININ PİYASASI GALERİDEN SATIŞIDIR.

Özel Kritik

Sanatçı galeriden diyelim ki ortalama 10 bin TL'ye satış yapıyor. Aynı sanatçının müzayedeye verilen bir eseri ise, ikinci el olduğu için bakıyorsunuz bin TL den satışa konuluyor. Nedeni ise o sanatçının müzayedelerde ikinci el işlerinin çıkmamış olması. Sanki sanat piyasası eskici dükkanı. Yahu ülkesinde bilinen isim olmuş bir sanatçının eseri örneğin İngiltere de müzayedeye konulduğu zaman, eski eşya muamelesi mi yapılıyor? Bu nasıl bir mantık. İşte bu yüzden bizde müzayedelerin yarattığı sözde sanat piyasası gerçekleri yansıtmıyor. 

Ülkemizde sanat galerileri ile müzayedeler arasında  kesinlikle bir iyi niyet bağı yoktur çünkü, galerinin sattığı sanatçı eserinin fiyatını müzayedeler iyice düşürerek, sanki kendileri sanatın fiyat biçicileri gibi hareket ediyorlar. Yani algı yaratma yoluna gidiyorlar. Aslında  müzayedeler ve galeriler  ortak bir dengede buluşabilse, sanat piyasası da daha sağlıklı ve sürekli olur.

ESKİCİ ZİHNİYETİYLE HAREKET EDEN MÜZAYEDE BAŞTAN KAYBETMİŞTİR.

Antika toplama döneminden kalan alışkanlık olsa gerek, bazı müzayedeler, sanatçının  kelepir işini ele geçirmek için sanki can atıyorlar. Şaibeli olabilecek eserleri  piyasadan çok ucuz fiyata alabildiği halde, eserin  satan kişinin nasıl ele geçirmiş olabileceği konusu sanki akıllarına bile gelmiyor.  Piyasadan çalıntı eserleri bile almaktan çekinmeyen sorumsuz müzayedeci,  sanatçıya haber vermeyi bile aklına getirmiyor çünkü onun için kazanacağı para önemlidir. Oysa çalıntı mal almak da satmakta, pazarlamakta suçtur ve bunu bir gün mahkeme karşısına çıktığı zaman iyice anlayacaktır. Sanatçı veya sanatçının satıcı galerisinden çıkmamış olan eserler şaibelidir ve alanın da satanın da başını belaya sokar çünkü fikri ve sınai haklar mahkemesi ülkemizde çok disiplinli çalışmakta ve hukukun bu branşında hataya meydan verilmemektedir. Sadece sanatçıların  savcılığa suç duyurusu yapabilmeleri konuyu açıklığa kavuşturacaktır.

SANAT PİYASASI YE ETİK OLACAK YA DA DÜRÜST OLMAYAN SİLİNECEK

Her şey para kazanmak için olamaz. Para kazanmayı aklına koyan insan dürüst olmayı da becerecek veya kendi ayağına sıkarak, sektörden silinecektir ve bunu yakınlarda  göreceğiz; sayıları günden güne çoğalan müzayedeler prestij sanat eseri bulamadıkları zaman çaptan düşecek ve yok olacaklar.


MÜZAYEDELER ÇIKMAZDA MI?

Sayıları giderek artan müzayede kuruluşları, prestij sanat eserleri pazarlamakta zorluk çekiyorlar.

 MüzayedeKritik-(Özel)

Bir zamanlar baş yapıtların pazarlandığı salon müzayedeleri artık yok. Online  devrinin başladığından beri,  sayıları giderek artan müzayede kuruluşları, sanat piyasası yapılanmadığı için prestij sanat eseri bulma açısından zorluk yaşıyor.  geçmişte büyük ebatlarda tuval resimler pazarlayan müzayede kuruluşlarının yerini, online olarak daha çok kağıt işler, özgün baskılar pazarlayan müzayede kuruluşları almaya başladı.

Bir başka garip durum ise, 'sanatçının müzayede piyasası' diye  uydurulan bir garip piyasa anlayışı ile, amaç sanatçıyı tamamen kontrol altına almak ve müzayedelere karşı biyata zorlamak. Yapılmak istenilen ve şu anda yapılan, global müzayede anlayışından uzak, ülkemize göre uydurulmuş bir müzayede sistemi olarak görülüyor.

Yaptığımız araştırmalara göre, müzayedelerden eser alan kesimin yüzde 95 i, alıp satan kesimi temsil eden esnaflardan oluşuyor. Diğer yüzde 5 ise sanat eseri almaya özendirilmiş veya sanat koleksiyonculuğunu yanlış anlamış olanlardan oluşuyor. Fakat bu arada tespit ettiğimiz bir konu var ki, galericilik adına tam bir fiyasko; çok az sayıda olsa da, bazı bilinen galericiler, sanatçının müzayede piyasasını dikkate aldıklarını belirterek, sanatçının yanında olacaklarına, karşısına geçmiş oluyorlar. Bunda da amacın sanatçıyı tuzağa çekmek olabileceği düşünülüyor.

PANDEMİ DÖNEMİ

Pandemi döneminde nedense sanat müzayedeleri bir anda  çoğalmaya başladı, amaç geçmişte antika toplama konusunda yaşanan büyük vurgunların tatlılığından kaynaklanıyor; geçmişte evlerden antika toplayan birileri yok pahasına ellerine geçirdikleri antikalar sayesinde büyük paralar kazanırken, bu konu daha fazla insanın antika toplamasına yol açtı ve ülke çapında toplanan antikalar zengin ailelere pazarlandı ve bir kısım antikaların da yurt dışına kaçırıldığı gerçeği bilinmektedir.

TAD DAMAKLARDA KALMIŞ

Şimdilerde antika toplama pazarında kaymak kazançlar olmadığı için, resim piyasası aynen antikalar gibi önem kazanmaya başladı. Bir kesim gerçek koleksiyoncular galerilerden, sanatçı satıcılarından eserler alarak gerçek koleksiyonerleri temsil ediyor. 

Sanat pazarında koşuşan esnaf ve alı-sat koleksiyoncuları, bir yandan sanatçılardan kelepir fiyatına eserler elde etme çabası gösterirken, müzayedelerde yok fiyatına çıkarılan sanat eserlerini de alıp satarak, yapay bir sanat pazarı oluşturma çabasını sürdürüyorlar. Sanat piyasasının etik kurallarının dışında hareket eden bazı müzayede kuruluşları, ellerine ne geçirirlerse sadece satmayı düşünüp, sanatçının bilgisine başvurmayı reddediyorlar. Bu arada sahte eserler, çalıntı, dolandırılmış, şaibeli eserleri de müzayedelerde görmek mümkün olabiliyor. 

Akıllı müzayedeci sanatçı ile kesinlikle ters düşmez, çünkü onun geleceği sanatçıların elindedir. 

ONLINE MÜZAYEDE PAZARI İLE BİRLİKTE GELİŞEN GENÇ KOLEKSİYONCU PİYASASI, MALİYENİN DE DİKKATİNİ ÇEKİYOR...

Online  pazar büyüdükçe, maliye bakanlığı bünyesinde yeni oluşumlar da gündeme geliyor. Kayıt dışı ekonomiyi dengede tutabilmek için sanat piyasasının da  gerektiği gibi denetleneceğine değinen bir uzman, online pazarının ihmale gelemeyeceğinin altını çiziyor. 

 

 

 





Müzayedeler ve sanat piyasasındaki yeri.

 Sanat piyasası corona krizi nedeniyle  bir anda online duruma geçince, sanat eserleri pazarlayan müzayedeler de çoğalmaya başladı.  Şu anda 40 veya üzerinde bir müzayede  kuruluşu, online olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler.   Gerçek sanat piyasası ile müzayedelerin uyguladıkları fiyat anlayışının uyuşmaması karşısında, bir çok sanatçının piyasası etkilenmekte ve bu durum görsel sanatlar piyasasına  katkı sağlayacağına zarar vermektedir.

Müzayede kuruluşları satışa konulan eserler hakkında sanatçısına bilgi vermedikleri için de, bazı müzayedelerden sahte sanat eserlerinin satışının sağlandığı şaibesi de ortada dolaşmaktadır. hatta bu konuda Devrim Erbil gibi sanatçılar da rahatsız olduklarını söylerken, konunun zararını sanata yatırım yapmak için müzayedelere koşan sanat yatırımcıları ve sanat eseri alıp satanlar etkilenmektedirler. Bu arada müzayedelere satış için çeşitli eserler verenlerden, verdikleri eseri nasıl elde etmiş oldukları sorulmadığı veya kendilerinden bir sertifika istenmediği için, bazen, dolandırılarak elde edilmiş olan veya çalıntı eserlerin de müzayedelerde yer aldığı bilinmektedir. 
Piyasadan ucuz eser toplayanların, aldıkları eserlerin çalıntı veya şaibeli olmadığını garantiye almaları ve bir şikayet durumunda da  eseri aldıkları kişiden edindikleri belgeyi ibraz etmeleri gerekmektedir. Bir sanatçıdan dolandırılarak elde edilmiş veya çalınmış bir eserin ne satın alana ne de satana bir fayda sağlamayacağı ve şaibeli eser alış verişi damgasını vuracağı düşünülmelidir. 
Sanatçının ıslak imzasının bulunduğu eseri, aynı zamanda sanatçının da kimliğidir. Bir sanatçının kimliğini, imzasıyla taşıyan eserinin aynen bit pazarındaki bir eski elbise veya eşya gibi muameleye tabi tutulması ne ülkemizin sanat politikasına ne de sanatçıya karşı bir saygı yaratmaz. Bir an önce sanat piyasasındaki bu müzayede karmaşasının son bulması ve sanatçı ile sanat eseri satanların arasında bir barışın sağlanması gerekmektedir. Bu çarpık durum düzeltilmedikçe, hem sanatçıların hemde sanat piyasasının müzayedelere karşı güvenleri tam olmayacaktır. Sitemizde müzayedeler ile ilgili sorunları ve müzayedelerde uygulanan politikaları, sanat eserlerinin ne derece doğru değerlendirildikleri ve daha başka bir çok konuyu gündeme getirerek, kritik etmeyi amaçlıyoruz.

Müzayede Kritik hakkında

 Müzayede Kritik ülkemizde sayıları giderek artan müzayede kuruluşları ile ilgili  eleştirileri ve tavsiyeleri sanat piyasasına sunabilmek  amacını gütmektedir.

 SANATSIZ KALAN BİR MİLLETİN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ KOPMUŞ DEMEKTİR. (Atatürk)